5 - Nereye gidiyorsun?




Geçen haftaki yazımızda Joseph Campbell’in hayat hakkındaki sözlerine kulak vermiştik hatırlarsanız. Campbell, hayatı barındırdığı tüm iyi ve kötü yanlarlar birlikte kabul etmemiz gerektiğini, tanrı indinde iyi ve kötünün olmadığını, hiç hoşumuza gitmeyen birçok şey olsa da, yaradılışı yargılamanı bizim harcımız olmadığını (kim oluyoruz da yargılıyoruz!) tatlı tatlı anlatıyordu. Buna ek olarak, kısaca reenkarnasyon’dan, Campbell’in reenkarnasyon hakkında söylediklerinden ve Bhagavadgita’dan  bahsetmiş ve bu hafta bu konularda Astroloji’nin neler anlattığına bakacağımızı söylemiştik. Dolayısıyla bu gün astrolojinin re-enkarnasyon ile ilgilenen dalı olan karmik astroloji hakkında konuşacağız. Aynı zamanda bu gün size doğum haritası ile seçtiğimiz meslekler arasındaki ilişkiyi anlatmak istiyorum.  Fakat önce günümüzdeki popüler astroloji’nin, gerçek astroloji’nin nasıl silik, ucuz ve kötü kopyası olduğunu anlatarak işe başlayalım.

Güneş burcu Astrolojisi

Astroloji’nin bir bilim olarak üniversitelerde okutulduğu eski zamanlarda, bir insanı sadece güneş burcuna dayanarak yorumlasaydınız en hafif deyimle “gülümsenerek” karşılanırdınız. Çünkü bu tür bir değerlendirme, planetler, açılar, evler ve burçlar, asaletler ve özel noktalarla oya gibi işlenen, dokunan bir doğum haritasına, haritada ne kadar güçlü olduğu şüpheli tek bir planetin sadece tek bir parametresini  (burcunu) esas alarak bakmak olurdu ki, ahmaklığın dik alası olarak nitelenirdi. Peki nasıl oldu da Güneş burcuna göre yapılan astroloji yorumları bu kadar popüler oldu?

Güneş burcuna dayanan yorumların yaygınlaşması 1900’lü yılların başlarında, günlük gazetelerin yaygınlaşması ile başladı ve yaygınlaştı. Bunun başlıca nedeni, Güneş’in günde 1 derece ilerlemesi nedeniyle, saate bağlı olmaksızın, belirli bir tarihte hangi konumda olduğunun yaklaşık olarak, hangi burçta olduğunun ise kesin olarak bilinebilmesiydi.  Yani doğum tarihinizi biliyorsanız, Güneş’in hangi burçta ve kaç derecede olduğunu da bilirdiniz. Oysa diğer planetlerin konumlarını bilebilmek için, efemeris tabir edilen gök günlüklerinin kullanılması gerekiyordu ki, bu az sayıda insanın elinde ve bilgisinde olan bir bilgiydi.


Yolu açan Alan Leo adındaki bir uyanık astrolog oldu.  Uygulama diğer gazetelerde de hızla yayıldı. Sonrası malum; Yılmaz Özdil bile bir zamanlar çalıştığı gazetede astroloji köşesini kendisinin “sallayarak” yazdığını geçenlerde söyledi. Bu mümtaz geleneğin bu gün de devam ettiğini düşünmek zor değil.

Peki Güneş önemli değil mi? Koç ya da Boğa olmamızın bir anlam ve önemi yok mu?

Bilirsiniz, bazı insanların pek bir şişkin egoları vardır. Asıl önemli olan kendileri ve kendi düşünceleridir. Diğer insanların ne yapması ve ne yapmaması gerektiği konusunda net fikirleri vardır. Trafikte, tabi ki sizin durup ona yol vermeniz gerekir. İş dünyasında onları sık sık patron, yönetici, etkili ya da yetkili kişi olarak görürüz. Ne yapar eder, kendi düzenlerini kurar, diğer insanları bu düzene uymaya zorlarlar. İşte bu karakter yapısı, doğum haritasında güçlü bir Güneş’e işaret eder. Çünkü kadim astrolojide, Güneş egoyu, benlik bilincini, baba’yı ve ataları ifade etmektedir. Ancak şunu da belirtmek gerekir: bu güçlü ego, her zaman baskıcı ya da yıkıcı olmak zorunda değildir, çok entelektüel, çok dindar ya da çok yaratıcı olabilir. Çünkü Güneş güçlü olsa da, onun burcu, hangi evde durduğu (yani haritadaki pozisyonu) ve diğer planetlerle yaptığı açılar ona kendine özgü bir renk verir. Fakat ana tema, yani “öne çıkma- güçlü ego” iş başındadır. Bu durumda, haritalarında Güneş’in güçlü olduğu bu insanlar için Güneş burcunun önemli olduğu açıktır.

Güce tapan günümüz dünyasında, özellikle de Ortadoğu coğrafyasında pek kıymetli bir meziyet olan bu kendinden emin ve kibirli ruh hali, dünyadaki yaşamımıza ruhun yolculuğu olarak bakan benim gibi insanlar için can sıkıcı bir özelliktir. Çünkü bu insanlar öğrenmeye, deneyime kapalı olmak bir yana, başka insanları da engellemeye, kısıtlamaya yatkındırlar.  Fakat dünyanın “olduğu hali ile mükemmel” olduğunu kabul edeceksek, bu insanların da “öyle olmaları gerektiği için öyle olduklarını” kabul etmemiz ve kendi değerlerimizi nefret etmeden, sinirlenmeden ve küçümsemeden savunmamız gerekir.

Şimdi biraz geçmişe, astrolojinin hak ettiği ciddiyetle ele alındığı zamanlara gidelim: Kaldeliler, Güneş’i önem sıralamasında 5. olarak ele almışlardır. Güneş’e gelinceye kadar ilk sırada “kaderin eli Satürn” ve “Tanrı’nın eli Jüpiter” vardır. Satürn baş malefik (kötücül), Jüpiter baş benefik (iyicil) dir. İkinci derecede malefik olan Mars, benefik olan Venüs’tür. Dolayısıyla öncelikle haritada Satürn ve Jüpiter’in gücü ve konumu kontrol edilir. Zamanı da kontrol eden Satürn hakkında anlatılacak o kadar çok şey var ki, konuyu ayrı bir yazıda ele almak gerekecek.

Astrolojide, planetlerin asaletleri her insan için ayrı ayrı hesaplanır ve planetlere ağırlıkları ölçüsünde ilgi gösterilir. Yani, Güneş benim haritamda güçlü bir konumda iken, sizin haritanızda oldukça güçsüz, belirleyici olmaktan uzak olabilir. Genellikle de haritalarda Güneş’ten çok daha güçlü konumlanmış planetler görürüz. Peki bu durumda kişilik analizleri ne olur? Örneğin, güneşiniz haritada güçlü olmadığı halde Boğa burcunda ise, sizin sakin ve temkinli bir insan olduğunuzu anlatan bir yorum yanlış mıdır?

Hayır, yanlış değildir, kişiliğinizde bu tonlama olacaktır. Fakat bu nitelikler sizi tarif eden, baskın nitelikler olmayacaktır. Örneğin, Satürn haritanızda güçlü ise sizi ciddi ve sorumluluk sahibi yapacaktır. Aynı zamanda,   biraz karamsar ve düzen takıntılı da olmanız beklenir. Ya da Mars güçlü ve etkin ise, sizi hareketli, girişken hatta kavgacı yapabilir. Böyle bir durumda Boğa’nın rahatlığı, zevk düşkünlüğü, sükuneti arka planda kalır. Ya da Güneş haritanızda güçlüdür fakat Jüpiter gibi iyimser ve inançlı bir planet tarafından yönlendirilmektedir. Özellikle güçlü planetlerden biri, haritanın dört önemli noktasının (yükselen, alçalan, tepe noktası ve dip noktası) hemen yanında duruyorsa, ağırlığı ve etkisi artar. Bu baskın planetin, hayatınızda önemli bir rol oynama planı olduğu anlaşılır. Tüm planetlerin (bu terimleri kullanmayı sevmiyorum ama) iyi ve kötü yanları olduğunu dikkate almak gerekir.

Bir planetin haritanızda güçlü olup olmadığı nasıl belirlenir? Bu konu Astrolojide “asaletler” olarak bilinir ve oldukça karmaşık olabilen birkaç hesaplama yöntemi vardır. Neyse ki modern Astroloji yazılımları, asalet (dignity) hesaplamalarını kolayca yapabilmekte.

Buraya kadar anlatılanların, kişinin doğası ve genel çerçeve kaderi ile ilgili olduğunu görüyor olmalısınız. Peki, bir insan hangi etkiler altında kalır, ya da hayatın rüzgarları nereden, hangi kuvvette eser? Bu sorulara cevap vermek için kullanılan teknikler, doğum haritasını esas almak kaydı ile, bu günkü ve gelecekteki planet pozisyonlarını dikkate alırlar. Bunun detayını bir başka yazıya bırakalım ve “günlük fal” denen “hikayenin”, Güneş’in burcu esas alınarak yapılıyor olsa bile, astrolojinin güvenilirliğini tepelemek için birebir olduğunu belirterek bu bölümü kapatalım. 

Meslek seçimi ve astroloji

2010 yılında içişleri bakanlığımız, nüfusun burçlar bazında dağılımını verdi. Bu rakamlara göre, %13,4 ile Oğlak burcu ilk sırada geliyor. Onu %10,6 ile Yengeç burcu takip ediyor. En az burç ise %5,6 ile Yay burcu. Astroloji’ye aşina olanlar, Oğlak burcunun düzen merakını bilirler. Oğlak burcunun yöneticisi Satürn’dür ve Satürn daha önce belirttiğim üzere, kanun, hukuk, yasa, sınır gibi düzenlerin planetidir. Tabi iyi yanından baktığınızda… Dolayısıyla, bildiğiniz gibi, ülkemiz bir yasa, kanun ve düzen ülkesidir ;-)

Astroloji hakkında  istatistiki analiz dendiğinde akla 1991 yılında 63 yaşında ölen Fransız psikolog ve istatistikçi Dr. Michel Gauquelin gelir. Ömrünün önemli bir kısmını, doğum verileri ve seçilen meslekler arasında matematiksel açıdan anlamlı ve kabul edilebilir bir ilişki olup olmadığını bulmaya adamış bu matematikçinin çalışmaları Avrupa kamuoyunda ve bilim çevrelerinde büyük çalkantılar yaratmıştır.
Gauquelin, Sorbone üniversitesinden mezun olduktan sonra, neredeyse hayatını böyle bir ilişkinin var olup olmadığını anlamaya adadı ve birçok çalışma (kitap) yayınladı. En çok bilineni, atletler ile Mars’ın doğum haritası arasındaki yerleşimi arasında ilişki kuran araştırmasıdır.  On binlerce denek ile yaptığı araştırmalarda kullanılan matematiksel yöntemler, Belçika istatistik komitesince 16 (evet, tam on altı) yıl sonra onaylanır ve araştırmaların matematiksel ilkelere göre yapıldığı kabul edilir. Ne var ki, komite varılan sonuçlarda Gaquelin ile mutabık değildir.

Astroloji’ye sadece bilimsel bir merakla bakan bu adam, 1970 yılında yayınladığı  “The Scientific Basis for Astrology” adlı eserinde astroloji’nin kaderimiz ya da özelliklerimiz hakkında belirleyici bir rolü olmadığını net olarak ifade ederek yani astrolojiye karşı bir pozisyon alarak işe başlar.

Bununla birlikte Gauquelin’in görüşleri ilerleyen zamanlarda değişmeye başlar. Öyle ki, yirmi bir yıl sonra, 1991 yılında, yani ölümünden hemen önce “Neo Astrology: A Copernican Revolution” adlı kitabında şunu yazmaktadır: “Müteakip sonuçlar doktorlar hakkındaki ilk bulgularımı destekledi hatta pekiştirdi. Sonuçta baktığımızda, doğum zamanı ve mesleki başarı arasında net matematiksel bağlantı olduğu ortaya çıkıyor. Avrupa ülkelerinden ve Birleşik Devletlerden toplanan 20,000 şöhretli insanın doğum verileri ile yapılan istatistiki analizlerin sonucu, beni planetlerin doğum anındaki pozisyonu ile kişinin kaderi arasında bir bağ olduğunu söylemek durumunda bırakıyor. Rasyonel akıl için ne büyük bir meydan okuma ama!

Aynı zamanda Fransa'nın ilk 50 tenisçisi arasında olan ve şampiyonalarda yarı finallere kadar yükselen Gauquelin’in, eşinden boşandıktan sonra 1991 yılında intihar ederek hayatına son verdiğini de ilginç bir detay olarak ekleyelim.

Benim açımdan, Gaquelin’in araştırmalarının da anlam ve önemi oldukça sınırlıdır. Çünkü, en meşhur araştırması olan “Mars etkisi” bile (solda Mars’ın atletlerin doğum haritasındaki 12 ev bazında yerleşim sıklığını  gösteren figür görülmekte)  sadece tek bir parametreye, Mars’ın haritadaki konumuna bağlı bir analiz yapmaktadır. Bu analizin  Mars’ın haritadaki gücü, diğer planetlerle yaptığı açılar, Mars’ın burcu, haritadaki diğer güçlü planetler ..vb. diğer bir çok parametreyi hesaba katmadığını dikkate aldığımızda, bu eksik haliyle bile meslek seçimi ve bir planetin konumu arasında bir korelasyona işaret etmesi bazı insanlar açısından ilginç olabilir.

Bununla birlikte, insanların meslek seçimi ile ilgilenen Vocational (meslek) astrolojisi, planetler ile meslekler arasındaki ilişkiyi, bu matematiksel tek boyutluluk dışında kalarak, olabildiğince kapsamlı ele alır. Ben de, meslek seçiminde planetlerin rolünü merak eden bir astrolog olarak, kendi web sitemde katılımcılara, astrolojinin onlar için hangi mesleklere işaret ettiğini (program ile) hesapladım ve hangi mesleği seçtiklerini sordum. Tamamen gönüllülük esasına dayanan bu ankete şu ana kadar 685 kişi katıldı. Katılımcıların yaklaşık yarısı aynı zamanda yorumlar da yaptı. Gördüğüm kadarıyla astroloji kişinin doğasına uygun mesleği işaret etmekte oldukça başarılı. Fakat ekonomik durum ya da aile baskısı gibi faktörler bazen gönülden geçen meslekten farklı meslek seçilmesine neden oluyor. Yeterince olgunlaştığında sonuçları yayınlamayı düşünüyorum

Karmik astroloji

Nereden gelip nereye gitmekte olduğumuz astrolojinin asli sorularından biri olmakla birlikte, bu sorunun yanıtını geçmiş hayat deneyimlerine bağlayarak verme çabasındaki Karmik Astroloji, astrolojinin oldukça tartışmalı bir ekolüdür. “Bu kez” neyi başarmak için dünyaya geldiğinizi açıklama iddiasında olan astroloji’nin bu kolu ile ilgili çelişkili görüşler ve yöntemler var.

Kişinin karmik yolunu tespit etmek için astrolojide yaygın olarak kullanılan yöntem  “Ay Düğümleri” yöntemidir. Kuzey ve güney Ay düğümleri, doğduğunuz gün itibarı ile, Ay yörüngesi ile Dünya’nın güneş çevresindeki yörüngesi arasındaki kesişim noktalarıdır. Yani hesaplamalarla bulunan iki sanal noktadan söz ediyoruz. Bu sanal noktalardan kuzeyde olanı, Kuzey ay Düğümü (Caput Draconis) , güneyde olanı ise Güney ay Düğümü (Cauda Draconis) olarak adlandırılır. Yine bir yılansı bir canavar  vardır karşımızda ve hayatlarımıza hükmeder.
Bu noktaların burçları ve doğum haritanızda hangi evlerde yer aldığına ilişkin olarak, hayattaki yolunuz yani bir anlamda kaderiniz yorumlanır. Güney ay düğümü, geçmişten (Karmik Astroloji’de geçmiş hayatlardan)  getirdiğiniz bağımlılıklar, alışkanlıklar ya da borçları simgelerken, Kuzey Ay Düğümü, bu hayattaki yolunuza, varmak istediğiniz yere işaret eder. Burada yer alan “geçmiş hayatlar” ibaresine dikkat etmemiz gerekiyor.

Ay düğümlerinin dışında, ikinci yöntem ise, doğumdan önceki son Güneş tutulmasının incelenmesidir. Bu teknikte, tutulmanın hangi burçta ve evde olduğuna, tam ya da kısmi olduğuna bakılarak yorum yapılır.
Bu iki yöntem çoğu kez yaklaşık sonuçlar verse de, çok farklı değerlendirmelere de yol açabilir. Bu nedenle, karmik astrolojiyi ciddiye alan bir Astrolog sonuçta yöntemlerden birini tercih etmek durumunda kalır. Özellikle Ay düğümleri ile yapılan yorumlar için çok sayıda İngilizce kaynak vardır fakat her konuda olduğu gibi, kaliteli kaynak sayısı kısıtlıdır.  En çok kullanılan kitap, Hint asıllı bir Amerikalı mühendis olan Mohan Koparkar’ın Lunar Nodes adlı kitabıdır. Stephen Arroyo’nun “Astroloji, Karma ve Dönüşüm” ismiyle Türkçeye çevrilen kitabı da kayda değer bir kitaptır. Genç yaşta ölümüyle astroloji camiasını üzen parlak astrolog Howard Sasportas’ın “Direction and Destiny In The Birth Chart” kitabı oldukça ilginç bir eğitim seminerinin notları şeklindedir ve okumaya değer. Bir diğer ilginç kitap da, Türkçe’ye “Ruhsal Astroloji” ismiyle çevrilen, Jan Spiller’in yazdığı “Astrology For The Soul” isimli kitap olsa gerek. Jan Spiller, adı astroloji dünyasının saygın yazarları arasında pek geçmese de, kolay okunur bu kitabı ile çoğu insanı şaşırtır. Son olarak, Ay düğümlerini değil, doğumdan önceki son güneş tutulmasını esas alan yapısı ile Hakan Kırkoğlu’nun “Ruhun Yolculuğu” kitabını da belirtmemiz gerekiyor. Kayda değer bir çalışmadır.
Bununla birlikte, burada Hans Tendam’ın “Tekrardoğuşu Keşfetmek” adlı kitabından da bahsetmem gerek diye düşünüyorum. Bu kitabında Tendam, birçok reenkarnasyon vakasını bilimsel ve tarafsız bir gözle inceleme çabasında görünüyor. Bu konuda yazılmış ve Türkçe’ye çevrilmiş iyi kitaplardan biri olduğunu söyleyebilirim. Kitabın bir yerinde konu Astroloji’ye geliyor ve Tendam burada karmik Astroloji’yi yerden yere vuruyor. Özellikle de Stephen Arroyo’yu…

Hans Tendam’ın astroloji hakkındaki kestirmeci yargılarına katılmasam da, karmik astroloji hakkındaki düşüncemin henüz netleşmediğini itiraf etmeliyim. Koparkar’ın yöntemleri bazen insanların başlarına gelenleri açıklamakta sarsıcı derecede isabetli olabiliyor. Dolayısıyla, kendi çalışmalarımda mutlaka kontrol ederim. Fakat hayattaki yolumuzu bir ya da iki noktaya bakarak değerlendirmenin pek akıllıca olmadığını da düşünüyorum. Keşke o kadar basit olsaydı. Kim bilir, belki de “o kadar basit” tir.

Bu yazıyı da dilerseniz zen hikayemiz ile kapatalım:




Bir köylü, karşıdan bir atlının dolu dizgin yaklaşmakta olduğunu görür. Tozu dumana katan atlı yanından geçerken bağırır: “Nereye gidiyorsun?”.
Atlı yanıtlar: “Bilmiyorum, ata sor…” 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Henry Bergson ve değişim felsefesi

Schopenhaurer karakteri, kaderi ve hayatın anlamını anlatıyor.

6 - İçimden şu zalim şüpheyi kaldır…